Şefinur TEZGEL 1971 -19 Aralık 2000
Şefinur Tezgel 1971 Malatya Kürecik Bekiruşağı doğumlu. Muhasebeci. 19 Aralık 2000 yılın da cezaevlerine yapılan saldırılarda Bayrampaşa hapishanesindeydi. Koğuşlara atılan bombalarla diri diri yanan altı kadından biridir.Direnişçi ruhu baylaşımcı özelliği ve arkadaşlarına ve yoldaşlara bağlılığıyla bilinir Şefinur Tezgel. Emekçilerin kurtuluşu için mücadeleye katıldı.
Sosyalizm için bedel ödemekten teredüt göstermiyen Şefinur’un mezarı ; İstanbul Cebeci mezarlığındadır.
www.ozgurluk.info sayfasında alınmıştır
Şefinur Tezgel 1971 Malatya Kürecik Bekiruşağı doğumlu. Muhasebeci. 19 Aralık 2000 yılın da cezaevlerine yapılan saldırılarda Bayrampaşa hapishanesindeydi. Koğuşlara atılan bombalarla diri diri yanan altı kadından biridir.Direnişçi ruhu baylaşımcı özelliği ve arkadaşlarına ve yoldaşlara bağlılığıyla bilinir Şefinur Tezgel. Emekçilerin kurtuluşu için mücadeleye katıldı.
Sosyalizm için bedel ödemekten teredüt göstermiyen Şefinur’un mezarı ; İstanbul Cebeci mezarlığındadır.
Şefiner Tezgel emekçi
bir ailenin çoçuğuydu. Kendiside emekçi birisiydi. Emekçilerin aydınlatılması
için mahallede ve çalıştığı işyerlerinde
emek ve sermaye çelişkisini anlatırdı. Zengin ve fakirler arasındaki
farklılıkları yalın bir dille ifade ederdi. Mutavazi bir kişiliği vardı. Aslında o doğuştan devrimci doğdu
dersek Şefinur’un devrimci yaşamını biraz aralamış oluruz diye düşünüyorum.Aslında
Şefinur'u anlatmak kolay değil. Nesini anlatırsak mutlaka onun kişilik özeliklerinin bir yanını
eksik anlatmış oluruz.Çünkü ; O devrimci bir ailede gözlerini dünyaya açtığında. 1971 yılında kürecikte sosyalist fikirler filizleniyordu. Sevginin ve emeğin yarattığı değerlerin içinde büyüyordu.
Şefinur Tezgel 68 Sosyalist kuşağının yarattığı degerlerle büyüdü. Geriye dönüp baktığımızdan Şefinur Tezgel gibi kaç kişi İbrahim Kaypakkaya ve yoldaşlarının arasında doğdu , büyüdü dersiniz.!
Şefinur çocuk
yaşta mücadelenin içinde yer aldı. Devrimcilere yönelik polis operasyonlarında kendi evinde
tutsak kalmış bir çocuk. Çocuk yaşta polisin baskısını ve zulmini yaşamasına rağmen, devrimcilere
ve sosyalizme güvensizlik hiç duymadı. Aksine bu baskılar direncini biledi. Tezgel
ailesine yapılan baskılar ,evlerine
kurulan karakollar ,aile fertlerine
yapılan insanlık dışı baskı ve işkencelere Tanıktır tüm komşuları ,arkadaşları
akrabaları ve yoldaşları.
Şefinur,siyasal çalışmaya bu birikim üzerinde katıldı. İstanbuldaki
gecekondu mahalleleri kendisinin yabancısı hiç degildi.Gecekondularda oturanların
yaşamları ve yoksulluklarının kader olmadığını biliyordu. 1 mayıs
mahallesinin (şimdiki adı Mustafa kemal) oluşmasında gecekondu
mafyasının rantçılığını ve devletin estirdiği terörü de çok iyi biliyordu. Şefinur, 1977 yılında 13
kişini ölümüyle sonuçlanan gecekondu direnişinde bulunan bir çok Küreciklinin
akrabası ve yoldaşıydı.Hüseyin çaparoğlu ve o dönemde hayatını kaybeden devrimcilerin neden katledildiğini erken yaşta öğrenmişti. ŞEFİNUR, Çocuk yaşta öğrendi devrimci gelenekleri.
Şefinur ister yoksul emekçi semtlerinde olsun, ister çalıştığı iş yerlerinde olsun , sosyalist biliçle hareket etmesini bilen biriydi. O aynı zamanda emekçilerin öngütlenmesinde karşılaştığı cinsiyetçi erkek egemen düşünceye karşı kadınların örgütlenmesine önem veren bir militandı. Genç yaşta aramızda ayrıdılar.Baskı zulim ve katliama karşı verdiği mücadelesinin önünde saygı ile eğilirken;
Şefinur ister yoksul emekçi semtlerinde olsun, ister çalıştığı iş yerlerinde olsun , sosyalist biliçle hareket etmesini bilen biriydi. O aynı zamanda emekçilerin öngütlenmesinde karşılaştığı cinsiyetçi erkek egemen düşünceye karşı kadınların örgütlenmesine önem veren bir militandı. Genç yaşta aramızda ayrıdılar.Baskı zulim ve katliama karşı verdiği mücadelesinin önünde saygı ile eğilirken;
Şefinur TEZGEL'i yakınen tanıyan Bir mücadele yoldaşının anlatımlarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
OY BENİM SOL
YANIM.
BİLENMİŞ BIÇAK YANIM...
BİLENMİŞ BIÇAK YANIM...
"ŞEFİNUR TEZGEL1971 yılında
Malatya-Kürecik'te doğar Şefinur, Kürt milliyetindendir.
Daha çocukluğunda
evleri işkenceciler tarafından baskına uğrar. Evlerine karakol kurulur ve o,
günlerce evlerinde karargah kuran işkencecilerle yaşamak zorunda
kalır.
Çocuk yaşta
bunlara tanık olan Şefinur'un yaşamı da o günlerin derin izleriyle
doludur. Ama onun için net olan devrimcilerdir, mücadeledir. Tanıdığı her
devrimci kendisinde tarif edilmez bir hayranlık uyandırır. İdealleri de böyle
şekillenir. Bir çocuğun buyüdüğünde neler yapacağını ne olacağını
klişe sözlerle ifade ettiği yaşlarda Şefinur'un büyüdüğünde ne
olacağı daha o günlerden belli olur biraz da.
Sohbetlerinde
küçükken tanıdığı devrimcilerden bir çok şey aldığını belirtir. O
günleri "Ben daha şu kadardım" diye başlayan sözlerle kendini de
katarak anlatır, güler espiriler yapar sonraki yıllarda.
92 yılında
özlemini duyduğu mücadeleye aktif olarak katılır. Kısa bir süre sonra milis
operasyonundan dolayı ilk tutsaklığını İstanbul’da yaşar. Çıkar çıkmaz aynı
coşkuyla mücadelesine devam eder. Yoksul gecekondu mahallelerinde emekçi halkın
içinde örgütlenme faaliyetleri yürütür. Halkın olanaklarını ve yaşam
koşullarını gördükçe onlarla daha da bütünleşir. Sevgisini, saygısını dobra dobralığıyla onlara
taşır. Sözünü sakınmaz. özellikle Anadolu insanının bakışını, ikinci
planda olmalarını kabullenmez, onlarla daha yoğun ilişkiler kurarak
bilinçlendirme faaliytleri yürütür.
Elbette bu
durumdan rahatsız olan evin erkekleri, kurulu ve rahat düzenlerinin bozulmasını
istemez. Ama Şefinur inatçıdır. Yeri geldiğinde kaldığı evlerde bu
konuda kadının nasıl düşünmesi gerektiğini, nasıl yapması gerektiğini ve
önemini evin erkekleri ile tartışıp haklılığını anlatmaktan çekinmez.
En çok duyduğu
karşılık ise, "tamam bacım doğru da, böyle gelmiş böyle gider, onlar
hakkını arasın kim engelleyebilir ki..." vb. olur. Buna karşın pratikte
karşılaşılan engelleri gördüğünde tartışmaktan da geri durmaz.
Mahalli alanlarda
yürüttüğü faailyet sırasında gözaltılar yaşayan Şefinur, 95
yılından itibaren illegal faaliyetler yürütmek üzere yeraltına çekilir,
görevler alır.
Yeraltı
örgütlenmesinde üstlendiği görevini sürdürürken 96 yılının şubat ayında tutsak
düşer. Aynı operasyonda onunla birlikte tutuklanan yoldaşlarından biri de Ali
Ateş'tir.
Yaşadığı
tutsaklık onun moral-motivasyonunu bozmaz, coşkusundan bir şey kaybettirmez.
Yine Bayrampaşa Hapishanesindedir. Yine şen şakrak yine dobra dobradır. Sözünü
sakınmaz Şefinur, ne varsa onu olduğu gibi söyler. Bu nedenle o kırgınlığı
gidererek kaldığı yerden ilişkisine devam eder.
Dobra Dobraydı Şefinur.
Yoldaşlarıyla kurduğu ilişkilerindeki sıcaklığı yaşamın her alanında görmek
mümkündü. Ama bir de öfkelendi mi onu durdurmak imkansızdı. Öfkesi dinene
kadar yanına yaklaşılmazdı. Zayıf yeri kahkaha atacağı bir konu bulunmasıdır.
Ondan sonra kolaydı.
Bırakanlara
olabildiğine öfkeliydi. Kendisine devrimciliği anlatıp yol gösterenlerin
düştüğü hali görünce ağız dolusu söyleyeceğini söylerdi.
Hani su gibi
berrak derler ya, öyledir Şefinur. İçi dışı birdir. Utandığında yüzü
kızarır, tırnaklarıyla oynar, öfkelendiğinde yüzü sert bir ifade alır, kahkaha
attığında gözlerinden yaşlar gelir. Mücadelesi de böyledir. Çocukluğundan beri
yaşadığı onca şeye rağmen asla tereddüte düşmez. İçeri-dışarı,
demokratik yada illegal alan, her yerde her görev ve sorumlulukta
neşe kaynağıdır. Özü-sözü yaşamı birdir.
Onu güldürmeye
bayılıyorum. Çok meşhurdur kahkahası, o önde ben arkada koştururuz
havalandırmada. Elinde süpürge olur. Kovalar beni, kimbilir ne şaka
yaptım da, laf yetiştiremeyince ya da laf yetersiz kaldığında böyle koşturur
beni. Yakalayınca da bir şey yapmaz, kıyamaz.
Aynı zamanda
muziplikleriyle ünlüdür. Ortalığı karıştırmayı sever. Kadınlar koğuşunun neşe
kaynağı olduğu gibi ortak faaliyetlerde tüm hapishanenin de neşe kaynağıdır.
Bir kenara geçip birileriyle fiskos yapıyorsa, yine birşeyler çevirdiğini
herkes anlar.
Çocukları çok
severdi. Ziyaret günleri içeri giren çocukları aşırı sevgisi ile ağlatır,
onlarla top oynar, karınlarını doyurur öyle yollardı.
Birgün ziyaret
kabininin öteki tarafında sevimli bir çocuk gördü. Çocuk içeri girmeye çekiniyor,
annesinden ayrılmak istemiyordu. Şefinur "Ben o çocuğun
yanaklarını ısırmazsam sevmezsem içim rahat etmez" diyordu. Çok uğraştı ve
sonunda içeri almayı başardı. Ve tabii çocuğun yanaklarını güzelcene ısırdı.
Çocuk hem ağlıyor, hem "abla niye ısırdın" diye sımsıkı boynuna
sarılıyordu. Çok içten bir sarılmaydı. Çok sevimlisin de ondan diye açıklıyordu
ısırmasını. Sonra gönlünü alıp yollamıştı.
Neşeli,
şen-şakrak olduğunda böyledir Şefinur ama, öfkelendiğinde hele hele bir
şeyi kabullenmiyorsa ağzını bıçak açmaz.
Ölüm Orucu
gönüllülerinin toplantıları yapılırken herkes duygularını ifade ediyordu.
Ölüm Orucu
ekiplerinin netleştiği günlerde Şefinur da üstlendiği görevler
nedeniyle bandını kuşanacak savaşçılar arasına dahil edilmediğini
öğrenir. Bu onun için ağır gelir, kabullenemez. Oysa kendince hazırlıklarını
bile tamamlamıştır. Bundan sonra tekrar aynı coşkuyla işlerine sarılması
gerektiğini bilir. Söyleyeceğini yine söyler ama sıkıntı yaratacak durumdan
kaçınır.
19 Aralık gecesi
en öndedir. Öfke doludur. Böyle anlarda deliliğini bilir yoldaşları. Gözü
karadır, durmaz yerinde.
O gece durduğu
yerde duramıyor, yığınla gaz bombasının ortasında koşturuyordu. Birlikte son sıgaramızı içmiştik.
Çok soğukkanlıydı Şefinur. O gece her şeyi temizledi ve görevini
tamamladıktan sonra gülümsedi. Şehit düştükten sonra düşmanın eline bir çöp
bile geçmemeliydi. Bir eliyle temizlik yaparken, diğer eliyle gaz bombalarını
atıyordu. Kahramanca karşıladı ölümü.
Alevler
arasındayken o yine su gibi berrak, emekçi halkın kavgasının içinde olacak
kadar huzurluydu. Vedalaşma anında bile yiğittir Şefinur. Karşı koğuşta
kalanlara el sallayarak zafer işaretleri yaparak, alevlerin arasında
kahramanlık yaratır.
Şefinur'un ölümsüzleşmesiyle
annesi, "Yaşarken onu anlayamadım" diyordu. Ardından onun
mücadelesini gücü oranında sürdürürken "Şefo'ma layık olun, o sizi
çok severdi" diyerek kavganın yolunu gösteriyordu."
VE bir şiir
"Delikanlıydı bu Şefo dedikleri
bir sıktımı dişlerini
bir sıktı mı
yumruğunu
Ateş olsan yalım yalım kavrulan
deniz derya
olsan köpürür
ok yaydan
fırlar gibi
Şemşek olsan
çakardın günler geceler boyu
Duru bir su
gibiydi bu Şefo dedikleri
baksan görürdün
kendini
öyle saf
öyle temiz
bir tas su
içesi gelirdi.
Şefo bu her
damardan su içmez
Egenin tütünü
gibi oy nazlı nazlı
oy benim sol
yanım keskin yanım
bilenmiş bıçak
yanım
delikanlı yanım
öfkem benim
küskünlüğüm
inadım,
hırçınlığım
çocuk yanım
ağız dolusu
kahkahalarım benim
bir ömre
değer gülüşün
hoyrat yanım
Dağlara gidelim Şefo
Adam seninle deli
olur
vurur kendini
dağların başına
dağların başına
dağlara çıkalım Şefo,
sarp yamaçlı dağlara
Soluğum yetmez
sana ama
Dağlara çıkalım Şefo
kar olmaz
orda sular
düğünler kuralım
vardığımızda dağlara
Halaya duralım Şefo
tut elimden Şefo
beladır bu
eller durulmaz."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder