Meryem Hazar (ÇOLAK )1963- 26 Ekim 1997
Begova/ Haftanin
Meryem Hazar, 1963 yılında Malatya'ya bağlı Akçadağ ilçesinin Kürecik
nahiyesine bağlı Harunuşağı Köyü‘nde dünyaya gelir. İlkokulu köyünde, orta ve
lise öğrenimini Antep'te bitirir. Daha sonra Ankara Dil-Tarih ve Coğrafya
Fakültesi'nde 1980-85 arası okur ve psikolog olarak eğitimini tamamlar. Bir
süre Muş Devlet Hastanesi'nde psikolog olarak çalışır.
Meryem Hazar‘ın yaşamına ilişkin anılarını bizimle
paylaşacağını kabul eden Sultan arkadaşla;18 Haziran 2016 günü Dortmund‘taki
Zilan Festival‘inde buluştuk.
Almanya‘nın farklı kentlerinden 1000‘lerce kadın festival alanına gelmişti. Hava yağışlıydı. Yağışlı havaya
inat kadınlar birlikte halaya duruyor
türküler söylüyorlardı. Festival alanını dolaşırken beni bekliyen İmam Pelivan
arkadaşla karşılaştım. İmam, “Sultan
arkadaşımız bizi bekliyor“ demesiyle
buluşmamız bir oldu.
Sultan Hazar,
Meryem‘in ablası, kendisi Stuttgart’da oturuyor.
Almanya‘ya gelen ikinci kuşak çocuklardan.. Meryem‘in hem ablası hem
annesi desek daha doğru olur. Çocuk yaştan bu yükü sırtlıyan kürdistanlı
çocuklardan biri. Anneannesi Mırce‘nin
(mercan) yardımı ve sunduğu olanakları anlatırken; “Meryem cok inatçıydı.
İnatçılığını bildiğim için emniyete düştüğünde hiç korkmuyorduk. Bizi ele
vereceği aklıma gelmezdi. Çok işkence gördü .İşkencecilerin hevesini
kursağında bırakan militan bir kadındı.
Meryem iki sefer cezaevine düştü. Ilkin 17 yaşındaydı. 3 ay içerde kaldı.
Ikincisindede ise yine 20 ay Antep
cezaevinde kaldı. Kürecikte doğduk ama Antepte büyüdük. Antep Hoşgör‘deki Meryem‘le olan günlerimi anımsıyorum. O, çok sakin bir
kişiydi. Okumaya çok meraklıydı. Annem ve babam hepimizi birlikte Almanya getirme imkanına sahip
değillerdi. Onların Olanakları geliştikçe bizleri yanlarına aldılar . 1972
yılında bende buraya geldim. Meryemi
anlatmak çok zor. Onunla birlikteliğim
onun çocukluk günlerine dairdir desem daha doğru olur. Gurbetlik yaşamı bizleri
birbirimizden ayırdı ailevi yaşamımızın bütünlüğünü tahrip etti. Bir çocuk olarak geride bıraktığımız Meryem, okudu psikolok oldu. Muş Devlet Hastahanesi‘nde psikolog olarak
çalıştı. Evlendi, anne oldu. O, aranır
duruma düşünce kızı Şilan‘la yurtdışına ( Almanya) çıkmak zorunda kaldı. Meryem Ulusal özgürlük olmadan hiç bir kürdün
özgürlüğüne kavuşmayacağına inanırdı.
Bireyin bireysel kurtuluşundan ziyade
toplumsal kurtuluşu savunan bir
realisti. Ataerkil aile yapısına, erkek egemen
anlayışına ve kadınların ikinci sınıf cins olarak görülmesine karşı
mücadele edilmeden, kadınların gerçek
özgürlüğünün kazanılamıyacağına inanırdı.
Bu ve benzer nedenlerden ötürü ; kendi mesleğini yapmak yerine, mesleğini ve akdademik çalışmanın olanaklarını
elinin tersiyle itti. Dahada önemlisi annesizliğin zorluğunu yaşıyan biri
olarak kızını bu özgürlük sevdası için yerinde bıraktı. Çocuğunun
geleciğini diğer çocukların geleceği ve
özgürlüklüğüyle birlikte düşünürdü. 1992
yılında 100 bin oyla Kürdüstan milletvekili seçildi. Meryem sadece yiğit, gözü
pek bir kadın değil aynı zamanda yapmak istediğini yapan, sözünün sahibi bir
Kardelendi. Bir çoğunun rüyasında göremiyeceği olanak ve imkanlara sahip iken,
Avrupa‘nın imkan ve olanaklarına rağmen ; O sıcak mücadele alanını tercih
etti. Meryem, özgürlük mücadelesini
içselleştirmişti. Bedel vermeye
hazır biri olarak bizlerden ayrılıp
ülkeye giden bir militandı.. “dedi.
Sultan, Meryem‘in hem ablası, hem mücadele arkadaşı hem de
yoldaşı. Yağan yağmura rağmen Sultan’la sohpeti bitirmek istemiyordum. Otobüsün hareket saatinin yaklaştığını öğrendiğimde doğrusunu
söylemek gerekirse telaşa kapıldım. Sultan‘ın nezaketi ve içten duyguları etkileyiciydi. Sevgili Meryem‘in kendilerine gönderdiği mektupları bana
verdiğinde, duygu yoğunluğu yaşadım. Yaşadığım duygu yoğunluğunu doğanın
bereketli suyu ile gizledim.
O an gözlerimde Şilan
canlandı. Şilan dediğimde Sultan,
“Şilan‘ın altıncı yaş gününü kutladı ve ülkeye
gitti Meryem. O sıcak mücadele ortamındaken 6 yaşındaki çocuğunu bırakıp
geldiğini öğrenen yöneticileri, „çocuğunun yanına gitmelisin, onun bu yaşta
sana ihtiyacı var„ demelerine rağmen bu teklifi kabul etmemiş. Meryem,
Ülkeye, gönüllü, isteyerek ve severek gitmişti“
diyerek şöyle devam etti.“ Meryem Şilanı çok severdi. Sevgisini dile getirmek
mümkün değil. Onun yazdığı bir mektupta;
„Şilan'ın yanında olsam demedim. Gerçekten orada olmak
istedim. Ama şunu hep söyledim. "Benim gördüğüm, yaşadığım, içime coşku,
mutluluk dolduran tüm bu güzellikleri keşke Şilan da görebilseydi." Ya da
güçlü bir edebiyatım olsaydı da sana tüm güzellikleri yazabilseydim „diyor.
Meryem‘in
yazdığı makale, şiir ve mektuplarında da
kolektif kültürü ön plana çıkarır.
Şilan‘la paylaştığı şiirde bu kolektif
kültürü şöyle dile getirir.
"Arkadaşlığına
doyamadığım küçük arkadaşım!
Sana birkaç
gerilla arkadaşın şiirlerini yazıyorum. Kendi şiirlerim de var ama,
bazen gerilla aynı duyguları, aynı şeyleri
hisseder, biri diğerini tamamlar.
Bu anlamda yoldaşlarımın duyguları benim duygularımdır, iyi dinle,
güzel oku.
Sen ki
Bilirsin kır
çiçeklerini
Hangi rüzgar
dağıtırsa
dağıtsın
Düştükleri
yerde yeniden
çoğalırlar
Taşlara
taşça sorarlar
baharı
Koysam
sığmazlar saksılara
Yağmurun
hüznüyle kapanır
Baharın sevinciyle
açılırlar
Ve bir gün
Güneşin
suları öptüğü zaman
Özgürlük
renginde
yeniden
açılırlar“
Meryem, Ak köpüklü beyaz gelinlik giymiş
selvi boylu kızlar gibi süzüle
süzüle akan Xezar’ın berak ve coşkulu
suyuna, Kürdistan coğrafyasına duyduğu hayranlığını ise mektubunda
şöyle ifade eder,“Gözünü
güzelden alamamak hem de tam da Gare'deki Xezar suyu için söylenmiş. Rengi ne yeşil
ne mavi, ne de ikisinin karışımıdır.
Apayrı renk. Yanından geçerken ayakların gider, gözlerin Xezar suyunun renginin
zaman zaman beyaz köpükleriyle bir merdiveni andıran akışına takılır
kalır.
İstisnasız Xezar suyunun yanından geçen her insan bu duyguları yaşar.
Kürdistan
muhteşem, Kürdistan güzellikler ülkesi. Uğruna ölmek bile azdır. Görüyorsun ki,
gözle görülen güzellikleri bile sana ifade
edemiyorum. Gözle görülmeyen, sadece yaşanan,
hissedilen,
şehit düşen bir yoldaşın ardından hissedilen duygular nasıl anlatılabilir
ki!..“
Meryem, küçük ve basit amaçlardan ziyade
büyük hedefleri amaç edinen bir kişilik. Bu kişiliğini Kürdistan‘ın
Özgürlük renginde alarak sevgili
kızı Şilan‘a şöyle seslenir;
„Sana
diyeceğim o ki , hiçbir zaman küçük
mutluluklara kanma, büyük hedeflerle büyük
mutluluklar için yaşa. İnsanlar amaçları
kadardır. Bunu unutma. Amaçları küçük olan insanın
kendisi de
küçüktür, amacı basit olan insanın kendisi de basittir. Basitliği asla kendine
yedirme.
Yine sana
kendimi anlatamadım. Belki de anlattıklarımın tümü kendim aslında. Sana uzak da
olsam amaçlarımız, özlemlerimiz, uğruna savaştığımız değerlerimiz ortak
olduktan sonra sana senin kadar
yakınım. Eğer farklıysa her şeyimiz, bir arada olmamızın da fazla bir anlamı
olmayacak.
Yaklaşık
altı aydır Parti Önderliği sahasındayım. Yakında tekrar ülkeye döneceğim;
gerillaya!...
Belki mektup yazamayabilirim, ama hep senin
için yazacağım. Kendine iyi bak. Sömürgeciliğin, emperyalizmin
çirkinliklerinden kendini uzak tut. Nerede olursan ol, çirkinliğin,
eşitsizliğin, hainliğin, her türlü egemen yaklaşımın karşısında ol. Sana öğüt
vermeye başladım. Belki de bir anne olarak buna hakkım yok. Seni seven bir
insanın öğütleri olarak kabul et istersen. Sevgi ile kucaklar öperim. Yüreği
bizimle, tüm akraba dost ve arkadaşlara özgür yaşam yaratmanın savaşımının
kıvancıyla selamlar, sevgiler, başarılar...“
Meryem sıcak
mücadele alanında okumayi yazmayı ihmal
etmeyen Bunu bir görev olarak
algılıyan ender kişilerden biridir. O kendisini „güçlü bir edebiyatçı „olarak
görmez ama, Ölümsüzlüğü işliyen veda şiirinde ise duygu ve düşüncelerini
şöyle ifade eder.
VEDA
Kimbilir,
belki de
kucaklarken
toprağı,
belli
belirsiz sırıtan
bir ölü
olacağım.
Ama sen bana
bakarken,
sadece bir
ölü olmadığım
hissine
kapılacaksın,
tıpkı
diriyken,
sadece bir
diri olmadığım hissine kapıldığın gibi
Sen suskun,
Sen buruk,
Sen mahsun,
Sen üzüntülü
ve şaşkın...
Ve bir gün
geldiğinde,
Başka
güzellikler
arayacaksın.
Vasiyetim
olsun!
Yasımı
tutma...
Çok
istersen,
Kaldır
başını
yukarı ve isyan et,
Yokluğuma,
Sana
doyamamışlığıma.
30 Temmuz 1995, Zap
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder